35- FÂTIR SÛRESİ--
36- YÂSÎN SÛRESİ
45.
Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen
cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne
var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri
gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.
36- YÂSÎN SÛRESİ
Mekke döneminde
inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan Yâ-Sîn
harflerinden almıştır. Sûrede başlıca insanın ahlâkî sorumlulukları,
vahiy, Hz. Peygamberi yalanlayan Kureyş kabilesi, Antakya halkına
gönderilen peygamberler, Allahın birliğini ve kudretini gösteren
deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza konu edilmektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Yâ Sîn.
2,3,4.
(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kurana andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir
yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
5,6.
Kuran, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi
uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından
indirilmiştir.
7.
Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman
etmezler.
8.
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine
dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
9.
Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini
perdeledik. Artık görmezler.
10.
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
11. Sen ancak Zikre (Kurana) uyanı ve görmediği hâlde Rahmândan korkan
kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve
bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i
Mahfuzda) bir bir kaydetmişizdir.

13.
(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler
gelmişti.
14.
Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz
de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, Şüphesiz biz size
gönderilmiş elçileriz dediler.
15.
Onlar şöyle dediler: Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir
şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.
16. (Elçiler ise) şöyle dediler: Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler
olduğumuzu Rabbimiz biliyor.
17.
Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
18.
Dediler ki: Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer
vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu
bir azap dokunur.
19.
Elçiler de, Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi
(uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz
dediler.
20.
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Bu
elçilere uyun.
21.
Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş
kimselerdir.
22.
Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca
Ona döndürüleceksiniz.
23. Onu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar
vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni
kurtaramazlar.
24.
O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.
25.
Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!
26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): Cennete gir! denildi. O da, Keşke
kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını
bilseydi! dedi.

28.
Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir
ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
29.
Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
30.
Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor
olmasınlar.
31.
Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık
kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
32.
Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
33.
Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler
çıkarırız da onlardan yerler.
34,35.
Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve
içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ
şükretmeyecekler mi?
36.
Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri
(nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
37.
Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın
karanlık içinde kalmışlardır.
38.
Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi,
hakkıyla bilen Allahın takdiri (düzenlemesi)dir.
39.
Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o,
eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40.
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir
yörüngede yüzmektedir.

41.
Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42.
Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43.
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan
olur, ne de kurtarılırlar.
44.
Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar
diye kurtarılırlar.
45.
Onlara, Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz
azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin denildiğinde yüz çevirirler.
46.
Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor
olmasınlar.
47.
Onlara, Allahın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın
denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, Allahın, dilemiş olsa
kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir
sapıklık içindesiniz derler.
48.
Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek? diyorlar.
49.
Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses
bekliyorlar.
50.
Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine
dönebilirler.
51.
Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın
akın gitmektedirler.
52.
Şöyle derler: Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?
Bu, Rahmanın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.
53.
Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp
huzurumuza çıkarılmışlardır.
54.
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz
şeylerin karşılığı verilir.

55.
Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
56.
Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
57.
Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.
58.
Çok merhametli olan Rabden bir söz olarak (kendilerine) Selâm (vardır).
59.
(Allah, şöyle der:) Ey suçlular! Ayrılın bu gün!
60,61. Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için
apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye
emretmedim mi?
62. Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?
63.
İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.
64.
İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!
65.
O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da
kazandıklarına şahitlik eder.
66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola
koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!
67.
Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de
ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz
(gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
69.
Biz, o Peygambere şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz)
ancak bir öğüt ve apaçık bir Kurandır.
70.
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün
(azabın) gerçekleşmesi için Kuranı indirdik.

71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan
hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
72.
Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı
binekleridir, bir kısmını da yerler.
73. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır.
Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74.Belki kendilerine yardım edilir diye Allahı bırakıp da ilâhlar edindiler.
75.
Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara
yardım edemezler.
76. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların
gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
77.İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi
ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
78.
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki:
Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?
79. De ki: Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı
hakkıyla bilendir.
80.
O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp
duruyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan Allahın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez
mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
82.
Bir şeyi dilediği zaman, Onun emri o şeye ancak Ol! demektir. O da
hemen oluverir.
83.Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allahın şanı yücedir! Siz yalnız Ona
döndürüleceksiniz.

.
Bu harflerle ilgili olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin
dipnotuna bakınız.
. Bu âyet şöyle de tercüme edilebilir: Meyvelerinden ve kendi ellerinin
yaptıklarından yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik
ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
.
Bu âyette, Arapların marh ve afar adını verdikleri
iki cins ağacı yaş hâlde iken birbirine sürterek ateş yakmalarına işaret
edilmektedir